Erkek ve kadın arasında oluşan ve romantik aşk olarak bilinen tutkulu çekim, insanlara büyük mutluluk yaşatabilir ancak büyük acılar da yaşatabilir. Bütün bu yoğun duygulara karşı romantik aşk hakkında çok az şey biliyoruz. “Romantik aşk nedir?” başlıklı yazımızda romantik aşkı anlatmaya çalışacağız.
Bazıları için romantik aşk irrasyonel, geçici bir nevroz, hayal kırıklığı ve üzüntü yaratan kaçınılmaz kısa ömürlü bir duygusal fırtınadır. Diğerleri için, romantik aşk, ulaşılmaz olduğunda insanlara hayatın sırlarını kaçırdıklarını hissettiren bir idealdir. Birçok insanın romantik aşkla yaşadığı kargaşa ve trajediyi görenler, romantik aşkın temelde sahte bir umut olduğuna inanırlar. Bu nedenle, giderek daha fazla insan, güçlü bir birlik için gerekli olan samimiyet olmadan bir araya gelmeye çalışıyor. Diğerleri, tutkulu bağlanma umudunu yalnızca boşuna değil, aynı zamanda tehlikeli olarak görür. Günümüz psikologları, sosyologları ve antropologları için romantik aşk gerçekçi olmayan, olgunlaşmamış bir idealdir. Bu entelektüeller için, iki insan arasındaki güçlü bir duygusal bağın, tatmin edici ve kalıcı bir ilişkinin temelini oluşturacağı inancı, modern Batı kültüründe nevrotik bir yanılgıdır.
Ancak insanlar birbirine aşık olmaya devam ediyor. Hiç bitmeyen hayatta kalma arzusu gibi, kayıp aşk yerini yeni aşka bırakır ve drama devam eder. İnsanlar tutkunun ulaşamayacağı bir tatmin ararlar ve asla ortadan kalkmayacak olasılıkların özlemini çekerler. Bizi kovalayan bu olasılık nedir?
Romantik aşk bir halüsinasyon veya bir sapma değildir; ancak varoluşumuzun en büyük olasılıklarından, maceralarından ve meydan okumalarından biridir. Romantik aşk, gençliğin bir ayrıcalığı olmadığı gibi, “gerçeklik” karşısında yok olan olgunlaşmamış bir edebi ideal de değildir. Romantik aşk, düşündüğümüzden daha fazla olgunlaşmamızı ve gelişmemizi gerektirir. Romantik aşk, birbirini besleyen bir erkek ve bir kadın arasındaki ruhsal-duygusal-cinsel birlikteliktir.